3 Aralık 2013 Salı

Çingene Aysel Ablam

25/7/2006

Tam kırk dört sene geçti aradan… O Çingene güzeli, güzel olduğu kadar Çingene dürüstü, dürüst olduğu kadar da mert olanı; işte o dört çocuklu, gündüz kazandığını akşama kadar yiyip akşamdan sabaha Allaha şükür etmesini bilen Aysel ablayı unutamıyorum.

Yıl bin dokuz yüz altmış üç, yer İstanbul. Anadolu’dan çalışmak için bu şehre gelmişim hafta içinde Tahtakale’de bir Yahudiye ait iş yeri olan baharat imalatçısında çalışıyorum. İşyeri sahibinin dini inancı ve geleneği gereği Cumartesi günleri dükkân açmaması benim hafta sonu iki gün boş kalmamı sağlıyor. Eee boş gezersen para harcarsın Anadolu’dan bu koca şehre çalışmak için gelmişsin onun gereğini yapmak lazım. Bende onun gereğini yapıyorum Az sermayesi olan iki büyük torba kepkep. O zamanlar meşhur olan sabunu alıyorum ve kenar mahallelerde onları tek tek tanesini 50 kuruştan satıyorum. Baya bana iyi bir gelir sağlıyor.

Cumartesi günleri İstanbul’un Küçükpazar, Süleymaniye, Fatih gibi semtlerinde bu sabunları, bir ip yardımı ile boğazıma bağladığım bir ufak sandık içerisinde fakir sayılan evlere ve hanlarda yatan bekar taşra insanlarına pazarlıyorum.

Kalan bir torba veya daha fazla sabunu satmak için, sabah erkenden kalkıp sırtımda torba ile koşarak yetiştiğim boğaz vapuru ile tam 14 iskeleye uğradıktan sonra Sarıyer yakınlarında Büyükdere iskelesinde inip, seyyar zeytinyağı satan bir akrabamın tanıştırdığı Çayırbaşı’nda ki Aysel ablamın evine varıyorum. Ben erkenden kalkıp gitmeme rağmen onların yanına vardığımda zaten saat 10’u buluyor. Aysel ablamı vardan yoktan hazırlamış olduğu kahvaltı masasında çocukları ile birlikte yemekte buluyorum. O mahalleye öyle bilinmeyen ve kendinden emin olunmayan kötü niyetli insanlar giremez. Şayet girerse ya sattığı malları talan edilir ya da mahalleden tez kovulur. Ama ben Aysel ablanın bir tanıdığı sıfatı ile mahallenin sevilen adamı oluverdim. Yaşım 18 Aysel ablanın çocukları henüz ufaklar en büyüğü sanırım 10 yaşlarında, Hakan; diğer üçü daha küçük. Aysel ablanın eşi hapiste bir iftiraya gurban gitmiş ve kader mahkûmudur onun ifadesi ile. Aysel abla mahallede sevilen sayılan bir otoriter hatun. Hemen ben varınca bana da çay koyar ve hiç tereddüt etmeden başlarız birlikte kahvaltıya. Diğer gelenler bunlarla yemek yemez çay içmez. Onlara Aysel abla kendini beğenmiş zındıklar derdi.
Onun evine sabunun bir kısmını bırakırım, bir kısmını satışa çıkarırım, satar gelir biraz daha alır bir daha çıkarım. Veresiye almak isteyenlerin ismini sorarım eğer iyi niyetli ise ismini doğru söyler; yok kötü niyetli ise kıvırtır. Ama ben “Aysel ablaya sorayım, ver derse sana veresiye veririm” dedim mi bir daha sesi çıkmaz ve almazdı sabunu.

Aysel abla bana Ortaköy’den de bazı akrabalarının ismini tavsiye eder onlara da sat, ben onlara kefil olurum derdi. Ve alamadığım paralarımı tahsil etmek için, benimle mahalleye çıkar vermeyenleri tehdit eder paramı alıverirdi. “Kahvaltıya biraz katkı yapayım abla zeytin falan alayım” derdim, bunu şiddetle reddeder ve asla kabul etmezdi. Hatta hem yardımının karşılığı hem de hediye olsun diye verdiğim sabunları sayar parasını mutlaka iade ederdi.
Sarıyer’de birinde 5 lira sabun param kaldı, alamadım. Adam hep kaçıyordu. Aysel ablaya söyledim. Buraya bir iskele arası olmasına rağmen bir gün gitmiş o evin kadınını mahallede rezil ederek parayı alıp gelmiş.

Orta köyde ki tanıdıklarına gittim ve onlara da sabun sattım. Ve onlarla da samimiyet kurdum Onların bir genç kızı vardı Nahide diye. Her varışımda bana çok yakın ve samimi davranıyordu. Ben ise bundan ileri derecede rahatsızdım ve ayrıca korkuyordum da çünkü artık beni geceleri bir yerlere davet ediyordu gitmeyince de birçok tehditler yapıyordu.

Bu durumu devamlı görüştükleri akrabaları Aysel ablaya anlatmışlar. O da durumdan kuşkulanmış. Benim çalışmakta olduğum iş yerimi bildiği için oraya çıkıp geldi ve olayı benden sordu. “Abla ben artık o mahalleye gitmeyeceğim. Orda 8 lirada alacağım var ama Nahide’den korkuyorum dedim.” Aysel abla “Olmaz öyle şey ben o …’e haddini bildiririm. Aslında kızcağaz kötü niyetli değildir bee. Sana cancağazı kaynamıştır. Gençtir zavallım. Ama sen Konyalı biz İstanbullu bağdaşamayız. Bu aşk çingene aşkıdır. Kaptırmayasın. Sen de gidesin oradan paranı alasın kimsecikler sana ilişemez onların ağızcağazını yırtarım alimallah” diyerek bana cesaret verdi. Ve gittim o kalan sabun paralarımı aldım ve satış işlerime de devam ettim. İşte böyle mert ve iyiliksever bir Çingeneydi Aysel ablam. Ben 18 yaşlarında iken o sanırım 32 yaşlarında vardı. Sağ ise sağlıklı ömür öldü ise Allahtan rahmet dilerim. 
Saygılarımla